Sevgili
Colette (Evimi Seviyorum) biz hayvansever dostlarını
mimlemiş, 'Kedi Eve Yakışır' demiş. Ben de kendi payıma düşeni hemen ve seve seve yerine getirmek üzere son üç yıldır evimize, dahasıhayatımıza girmiş ve bizi fazlasıyla mutlu etmiş kedileri tanıtayım size. Seven arkadaşlar yazıyı okumaya devam etsin, sevmeyenlerin de kusuruna bakmayalım artık:))
PAKO, evimizin ilk kedisi. (Sol altta ve sağ altta yavru hali) 2008 yılının 16 Nisan'ında girdi hayatımıza, tamamen bir tesadüf eseri hem de. O gün çok işim olduğu için gidip gitmemekte büyük tereddüt yaşadığım kuaförüme son anda gitmeseydim, onu hiç tanımayacaktık. Saçım fönlenirken ayak altında bir fareden daha büyük olmayan gri bir şey dolanıyordu ortalıkta. Çalışanların kimisi korkuyor, kimisi yakalamaya çalışıyordu. Görür görmez bastım sevinç çığlığını, hemen kucağıma verdiler. Kuaförüm 'Abla, madem sevdin, al götür. Sizin oralar bahçeli, rahat bakarsın' deyince dayanamayıp aldım. Parmağımla gövdeyi oranlarsanız, o gün için ne kadar ufak olduğunu tahayyül edebilirsiniz sanırım. Büyüdükçe hırçın bir karakteri oldu ama bizim ondan vazgeçmemiz imkansız. Bazen sayesinde elimizin-kolumuzun berelendiği oluyor, yine de çok seviyoruz onu. Bir British Shorthair kırması ve çok güzel bir dişi kedi. Kısırlaştırdık ve düzenli olarak veterinerine götürüyoruz.
ZİBİD. (alt ortadaki ve sadece pati fotosu ona ait) İkinci ve umarım son kedimiz:)) Evet çok seviyoruz, imkan olsa çok kedi bakabiliriz ama maalesef hakkıyla bakmak istiyorsanız, oldukça masraflı bir sevgi bu. Aşısı, maması, ameliyatı, vs.. O nedenle nüfusumuza hepsini alamıyoruz mecburen. Bu da hesapta olmayan bir aile ferdiydi. Fotodaki sarman kedinin torunuydu ve geçen yaz birdenbire bahçede belirdi bir gün. Çok ürkek bir erkekti. Epey uzun bir süre sevmek için bile olsa yakalayamadık. Neyse ki sonunda çevik davranıp yakalayabildim. Bağrıma bastığım anda mırlamaya başladı ve bir daha bırakmadı bizi. PAKO'dan farklı olarak - tıpkı dedesi gibi- iyi ve yumuşak mizaçlı bir hayvandı, bu yüzden çok sevdik onu. Bir ara İstanbul'da yaşayan oğluma götürdüm, çok seviyordu. Fakat bahçeye girip çıkmaya alışmış hayvan, apartman dairesinde birden huy değiştirdi, ısırır-tırmalar oldu. Tam bir mantık adamı olan oğlum da bağrına taş basarak onu İzmir'de bakmamızın daha iyi olacağını söyleyerek geri gönderdi. Artık bizimle. Kınalı patilimiz o bizim.
Gelelim Mısır'ımıza, rahmetli Mısır'ımıza..Yan komşumuzun bakımında ama her daim bizim evde bir sarmandı o. Çünkü evin oğlu, aklısıra disiplin altına almak için, epey hırpalıyordu onu. O da garibim, bizden sevgi gördükçe gitmiyordu. Çok iyi huylu bir erkek kediydi, sevdiriyordu kendini. Önceleri evde başka kedi olduğu için kapalı balkonumuza aldık kış gecelerinde. Sonra PAKO'nun bütün hırçınlığına rağmen içeride olmaktan çok mutlu oldu, biz de tabii. Ama geçen Mayıs'ta site içinde hız limitine uymayan bir şoförün kurbanı oldu yavrum. Yan komşuların bahçesine, ağaç altına el birliğiyle gömdük ve halen huşu içinde anıyoruz onu.
Bir de ZİBİD'in kardeşi olduğunu bildiğimiz KARAMUK var, dişi. Ona da penceremizin içinde köpükten bir kutu ayarladık, orada yatıyor. Şimdilik sadece besliyoruz. Onu da Çiğli Belediyesi Veterinerliğine götürüp aşılatmayı düşünüyorum. Çok uslu ve sevecen. İçeride olmak için can atıyor şekerim.
Hayvan sevgisi çok acayip bir şey; insanın içinde varsa vardır, yoksa da yoktur. Sonradan olabilen bir şey pek değil. Genlerinizde olmalı. Fakat kesin olan bir şey var ki; eğer ebeveynin birisi dahi sevmiyorsa, çocuğun sevmesi çok zor, öykünüyor ister istemez. Ama ebeveyn seviyorsa, çocuk da bu sevgiyi öğreniyor küçük yaşta. Ve eğer içinizde varsa, o zaman ne kıl düşünüyorsunuz, ne tüy..O sevgi herşeyden ağır basıyor. Bizim oğlumuz İstanbul'a gittiğinden beri, yani 3 yıldır, içine düştüğümüz korkunç boşluğu bir nebze olsun doldurabilen varlıklar onlar. Elbette evladımızın yerini tutmaları mümkün değil, söylemek istediğim bu değil; bu, elmalarla armutları toplamak gibi birşey olurdu. Ama bizi oyaladıkları ve neşe getirdikleri kesin. İçinizden sevginin hiçbir türü eksik olmasın inşallah. İyi geceler ve bu güzel mim için teşekkürler sevgili Nilgün Abla..